Efendim, Teksas'da yaşayan bir Albert varmış. Kendi halinde çiftçilik yaparmış.
Bir gün, ciddi görünümlü insanlar kapısını çalmışlar Albert'in. İçlerinden birisi:
-Bu topraklar sizin mi Mr.Albert diye sormuş.
-Evet.
-Güzel. Sizinle bir anlaşma yapmak istiyoruz. Çünkü bu topraklarda zengin petrol yatakları olduğunu
düşünmekteyiz demiş.
Bir gün, ciddi görünümlü insanlar kapısını çalmışlar Albert'in. İçlerinden birisi:
-Bu topraklar sizin mi Mr.Albert diye sormuş.
-Evet.
-Güzel. Sizinle bir anlaşma yapmak istiyoruz. Çünkü bu topraklarda zengin petrol yatakları olduğunu
düşünmekteyiz demiş.
İşte hikaye böyle başlamış. Albert çok kısa zamanda acayip zengin olmuş. Artık her kes onu
Mr.Albert diye çağırıyormuş ve devamlı bir yerlere davet ediyorlarmış...
Albert bir gün gittiği bir davette bir papağan görmüş. Papağan gelenlere "hoş geldin" gidenlere "güle güle" diyor, güzel bayanlara laf atıyor, milleti acayip eğlendiriyormuş. Albert bayılmış bu işe.
"Bende bir papağan alacağım, ama müthiş bir şey olacak, dünyada eşi olmayan bir papağan bulacağım" demiş kendi kendine.
Sonraki günlerde araştırmış, araştırmış ve öğrenmiş ki dünyanın en ilginç papağanları Guatemala'da bulunmaktadır. Hemen atlamış gitmiş Guatemala'ya.. Pek çok papağan satan mağazayı gezmiş ama aradığı gibi bir şey yok. Derken birisi ona demiş ki:
-Bakın Mr.Albert, öyle özel bir papağan arıyorsanız buralarda bulamazsınız. Siz ülkenin kuzeyinde bir yer var, oraya gidin, ancak orada bulabilirsiniz.
Albert derhal ülkenin kuzeyine gidip bulmuş o papağan satılan yeri. İçeri girmiş ve çok çok özel bir papağan istediğini anlatmış.
Demişler ki:
-Buyurun sizi birinci kata alalım.
Çıkmışlar birinci kata, hakikaten muazzam renkli görülmemiş kuyrukları olan çok çok güzel papağanlar varmış. Albert:
-Nedir bu hayvanların özellikleri diye sormuş.
-Efendim şu renklere bakın şu kuyruklara bakın daha ne olsun?
-Yok yok ben daha özellikleri olan bir şey arıyorum.
-Hay hay efendim, o zaman sizi ikinci kata alalım, yalnız ikinci kattaki papağanların fiyatı 20.000 dolardan başlar.
-Önemli değil..
Çıkmışlar ikinci kata. Papağanlar yine göz alıcı renklerde fiyakalı fiyakalı ortalarda dolaşmaktaymış. Albert sormuş:
-Bunların özelliği ne?
-Efendim bu papağanlar Ömer Hayyam'ın şiirlerini okurlar...
-Yok yav?...
-İsterseniz bir test yapalım.
-Yok yok istemez, bir üst katta ne var?
-Orada 40.000 dolarlık papağanlar var.
-Onların özelliği ne?
-Onlar hem şiir okuyor hem de şarkı söylüyorlar.
-Vay anasını...
-Eğer inanmıyorsanız bir test...
-Yok yok sen bana söyle. En üst katta ne var.
-Bir tek papağan var.
-Okey, fiyatı ne?
Demişler ki:
-Buyurun sizi birinci kata alalım.
Çıkmışlar birinci kata, hakikaten muazzam renkli görülmemiş kuyrukları olan çok çok güzel papağanlar varmış. Albert:
-Nedir bu hayvanların özellikleri diye sormuş.
-Efendim şu renklere bakın şu kuyruklara bakın daha ne olsun?
-Yok yok ben daha özellikleri olan bir şey arıyorum.
-Hay hay efendim, o zaman sizi ikinci kata alalım, yalnız ikinci kattaki papağanların fiyatı 20.000 dolardan başlar.
-Önemli değil..
Çıkmışlar ikinci kata. Papağanlar yine göz alıcı renklerde fiyakalı fiyakalı ortalarda dolaşmaktaymış. Albert sormuş:
-Bunların özelliği ne?
-Efendim bu papağanlar Ömer Hayyam'ın şiirlerini okurlar...
-Yok yav?...
-İsterseniz bir test yapalım.
-Yok yok istemez, bir üst katta ne var?
-Orada 40.000 dolarlık papağanlar var.
-Onların özelliği ne?
-Onlar hem şiir okuyor hem de şarkı söylüyorlar.
-Vay anasını...
-Eğer inanmıyorsanız bir test...
-Yok yok sen bana söyle. En üst katta ne var.
-Bir tek papağan var.
-Okey, fiyatı ne?
-250.000 dolar...
-Neeee?
-Evet efendim.
-Peki özelliği ne?
-O papağan Yahudidir efendim...
-Nasıl yani?
-Bayağı. İsterseniz bir bakın.
Tamam demiş Albert, Asansöre binip en üst kata çıkmışlar...Bir sürü güvenlik önlemi filan.. Neyse, içeri girmişler.
-Neeee?
-Evet efendim.
-Peki özelliği ne?
-O papağan Yahudidir efendim...
-Nasıl yani?
-Bayağı. İsterseniz bir bakın.
Tamam demiş Albert, Asansöre binip en üst kata çıkmışlar...Bir sürü güvenlik önlemi filan.. Neyse, içeri girmişler.
Albert bir de ne görsün, kafasında kippa olan, fakat burnundan sular damlayan, leş gibi kokan, tüyleri yoluk feci bir kuş.
-Bu mu 250.000 bin dolar?
-Evet efendim. Çünkü bu kuş Yahudi'dir. İsterseniz bir test edin.
-Bu mu 250.000 bin dolar?
-Evet efendim. Çünkü bu kuş Yahudi'dir. İsterseniz bir test edin.
-Hadi be...
Tabii ki inanmamış Albert, ama merakını da yenememiş. Sonunda kuşa yavaş yavaş fakat şüpheyle yaklaşmış ve:
-Şalom demiş.
Kuş Albert'e şöyle tepeden tepeden bir bakmış ve :
-U vraha demiş.
Albert acayip şaşırmış. Cebinden kippasını çıkartıp başına koyduktan sonra kuşa yavaşça:
-Yitgadal ve yitgadaş demiş...
Kuş tavrını hiç bozmadan
-Şeme raba diye cevap vermiş.
Albert şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereymiş. Bu sefer:
-Şalom demiş.
Kuş Albert'e şöyle tepeden tepeden bir bakmış ve :
-U vraha demiş.
Albert acayip şaşırmış. Cebinden kippasını çıkartıp başına koyduktan sonra kuşa yavaşça:
-Yitgadal ve yitgadaş demiş...
Kuş tavrını hiç bozmadan
-Şeme raba diye cevap vermiş.
Albert şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereymiş. Bu sefer:
-Yom Aşişi demiş.
Kuş yine tavrını bozmadan-
-Yayhulu aşamayim demiş ve bütün kiduşu müthiş bir aksanla bir çırpıda okuyuvermiş.
Albert bağırmaya başlamış:
-Budur be, budur işte. Alıyorum, alıyorum. Tamamdır. Hemen alıyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kuşuyla Teksas'a dönen Albert, artık gece gündüz onunla vakit geçiriyor hatta birlikte Peraşa çalışıyorlarmış.
Derken Roş-Aşana gelmiş. Albert papağını için yeni yaptırdığı talleti onun omuzlarına koymuş. Altından çok güzel bir magendavidli kolyeyi de kuşun boynuna takmış. Son olarak yeni yaptırdığı üstü altın işlemeli kippayı da papağanın başına yerleştirdikten sonra kuşun kanat altlarına biraz da parfüm sıkıp papağanı ile birlikte sinagoga yollanmış.
Geldiklerinde tam içeri girecekken sammaz yollarını kesmiş:
-Mr.Albert bu kuşla buraya giremezsiniz.
-Mr.Albert bu kuşla buraya giremezsiniz.
-Tamam da bu papağan Yahudi...
-Ne?
-Duydun işte... Yahudi...
-Ne diyorsunuz siz Mr.Albert, olmaz, buraya böyle hayvanla giremezsiniz, ahır mı burası?
Tartışma sürerken millet de toplanmaya başlamış. Derken Haham gelmiş. Meseleyi ona da anlatmışlar. Haham:
-Tamam, ben imtihan edeceğim ve karar vereceğim, demiş.
Bu arada iddiaya girmeler başlamış. Albert herkesin iddialarını tek başına karşılıyormuş. Sonunda haham papağana dönüp:
Bu arada iddiaya girmeler başlamış. Albert herkesin iddialarını tek başına karşılıyormuş. Sonunda haham papağana dönüp:
-Bize Şema'yı oku demiş.
Kuş havalara bakıyor oralı olmuyormuş . Albert hayretler içerisinde. Biraz beklemişler sonra Haham yeniden sormuş:
-Pekii öyleyse bize bir kiduş oku bakalım demiş.
Kuş yine oralı değil. Albert ise çıldırma noktasında.
-Geri çekilin, kuş bunaldı, hava alsın biraz filan demeye başlamış...
Haham son olarak demiş ki:
-Peki öyleyse bize Tora'dan her hangi bir şey oku.
Kuşta tık yok.
Albert yıkılmış bir vaziyette mecburen iddiaya girdiği her kese paraları ödemiş.
Canı müthiş sıkılmış olarak , kuşunu da alıp eve geri dönmüş.
Kuşu karşısına almış ve başlamış bağırmaya:
-Ulan rezil kuş, söyle şimdi ben seni nasıl öldüreyim? Beni rezil ettin. Senin kafanı mı kopartayım, tüylerini mi yolayım, kuşbaşı mı yapayım? Söyle seni ne yapayım?
Derken kuş birden konuşmaya başlamış ve demiş ki:
-Senin gibi aptal Yahudi görmedim.
-Ne? Ulan rezil kuş, senin yüzünden bir saat evvel 5 bin dolar iddia kaybettim. Niye konuşmadın? Duaları neden okumadın?
Kuş kendinden emin kibirli kibirli demiş ki:
-Aptal Alberto, sen nasıl bir Yahudi'sin be. Kafan çalışmıyor mu senin? Bu hafta Roş-Aşana idi, haftaya Kippur. Sinagoga çok daha fazla insan gelecek. Sen de misli misli iddaya gireceksin. Bak malı nasıl götüreceğiz... Annadin mi? No te merekiyez...
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yahudi değil mi, kuş beyinli bile olsa bakın kafası nereye çalışıyor.....
Sizleri şöyle bir kaç dakikalığına bile olsa eğlendirebildiysem ne mutlu bana...
Her şey gönlünüzce olsun.
Hoşça kalın.
sevgiyle kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)